21 Kasım 2010 Pazar

Sasalı

Fotoğrafları çekmek için daha uygun konumlarda olabilirdim. geç kalmamnın telaşıyla bu kadar oldu. fotoğrafları büyütürseniz flamingoları sayabilirsiniz. Kuş Cenneti. Saygılar, Sevgiler.










7 Kasım 2010 Pazar

Karşıyakamız 3 Samsun 2


Güneşli bir pazar sabahıydı gözlerimi açtığım.

Dilara Hanım saat 11.30 gibi işe gitmek zorunda kaldı. pazar günleri çalışmaktan daha kötü birşey pazar günü saat 18.00 sularında işe gitmektir. Barmen lik yaptığım dönem kimi konser organizasyonları pazar günü olurdu. tabii ki pazar akşam olurdu. Akşam üstü günlerden pazarken evden çıkmak, tüm insanların evlerinde bayıldığı saatlerde evden çıkmak.

konumuza geri dönersek saat 12.30 gibi stada inip direk Sezo kardeşimle açıkta yerimizi aldık. bomboştu stad. biz de bomboştuk. Hiç bira içmeden belki de yıllardır gittiğimiz ilk maçtı bu. biraz sıkıldıkta aslında. özlemişim Sez'i. telaşsız bir biçimde maçı bekleyip muhabbet ettik. Çocuğu olacak Sez'in; bilmeyenlere duyurulur.


Hep yaptığından daha farklı bir kadro ile çıktı sahaya en sonunda Kafkaf. Daha yolda gelirken Sezo çıtlattı bana "Kayseri maçına çıktığı kadro ile çıkacak" dedi. inşallah diye geçirip içimden vitesi 5'e taktım Altınyolda. bu sene kendi sahamızda ilk galibiyetimiz olacak.


2-0 öne geçtiğimiz anda klasik olan Karşıyakalılığımızla içim hala tedirgindi. 2. devre daha bi ezik başladık sanki. Baykal bence bu maçta da kendini gösteremedi. Baykal'lı bu sene takımın yıldız adaylarından biri olarak görüyorum. bu maç kötü oynadı. ilk devre orta sahanın ortasından ceza sahasına etkili olabilecek asistler denedi. geneli yerini bulmadı. İçimden bir his Baykal'ın önümüzdeki 2 maçta bir patlama yapacağını söylüyor. 2. devrede oyundan alınması çok yerinde bir karardı. seyirciler arasında benim gibi Baykal'a sempati duyanların sayısının az olduğunu söylerim.


Taha'yı oyuna girerken görmek beni çok heyecanlandırdı. Formayı hak eden oyuncularımızdan biri Taha. Bunu bir kez daha attığı golle kanıtladı.


Rahat ferah olamsa da sahamızda aldığımız 3 puan çok kıymetli ve çok geç geldi. Geçen hafta sinirimden hoca yok demiştim. bu hafta ise saplantılarından kurtulmuş. Kayseri maçını doğru değerlendirmiş, benim tam düşündüğüm oyuncu değişikliklerini yapan bir hoca görmek bir umut ışığı doğurdu. Yine de içimdeki derin tereddütleri gidermesi zaman alacak.


Maçtan notlar:

*Hava çok sıcak ve güneşliydi. resmen bronzlaştık. açık 10 kapalı 20 TL . Çok pahalı. Tabii ki açıktaydık.

*Kapalıda çok harika bir taraftar vardı. alt taraf full çekti. hiç susmadan kalabalıkça sürekli destek verdiler. Keşke kapalıda olsaydık.

*Samsun bence bizim ligin iyi takımlarından. 2-0 dan 2-2 yaptılar. biz ilk yarının sonunda Samsun bitti derken 2.yarı fırtına gibi başladılar.

*bir ara şeref birbirine girdi. yumruk atan adamlar vardı. polisi mudehale etti. kim kimi dövdü göremedik ama ciddi kapışma oldu.

*Yetkin uğursuzdur fenomeni bozldu. bu sene kendi sahamızda ilk galibiyetimizi bana rağmen aldık.

31 Ekim 2010 Pazar

Karşıyaka Hissiyatı



Ben daha ne diyeyim? Nasıl hissedeyim? Futboldan nasıl soğumayayım?

Dk.77... KSK 2-0 mağlup durumda. Kime? Tavşanlı Linyit Spor'a! 2. ligi bu sene tecrübe etmeye başlayan, 850.000€'luk bir takım... Asla ve asla küçümsediğimi zannetmeyin, gayet destekliyorum başarılarını.
Ben Karşıyaka'nın, Kemal Hoca'nın 15 günlük kampından sonra, Adana karşısında farklı galibiyet almasını bekliyordum. Ne de olsa eski çalıştırdığı, zaaflarını ve kuvvetli yönlerini iyi bildiği bir takımdı. Olmadı.
Kupa maçında Kayseri'yi yendik, o maçta gol atan oyuncularımız ilk 11'de çıkmadı.

Bu sene Karşıyakamızın değeri 4,5 milyon €... Demek istediğim, para da var, oyuncu da var. Bence hoca yok. Asabım bozuluyor. Dk.87... Hala 2-0 mağlup.

18 Eylül 2010 Cumartesi

nedir yani?

Ne oluyor şimdi tüm bunlar oluyorda?

biz biraz daha mı önem kazanıyoruz her geçen saniye.

nedir yani bizim gereklilik kipimiz?

biz üzülüyoruz, seviniyoruz.

e hadi, hala geçen günler birbirinin aynısı. (mı?)

12 Eylül 2010 Pazar

boyacı arkadaşa öneriler.


1- ilk katı ince at, fazla kasma.
2- ikinci katı sağlam at uğraş. boyayı bol al, sık al.
3- üçüncü katı kendi zenkin için at, ince fırça kullan.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Riders on the Storm

http://vimeo.com/1441934

insan oğlu değişik. mesela uzun zamandır işe gidiyorum. son 2 senedir. sabah evden çıktığımda hava karanlık ve yağmurluysa mutlaka bu şarkıyı çalmaya başlıyorum. takıntı gibi oldu.
saygılar.

"Yetkin Fotoğraf Makinesi Almak İstiyorum"- 2

Sevgili arkadaşlar

daha önce fotoğraf makinesi(fm) almak isteyen arkadaşlarım için aşağıdaki yazıyı yayınlamıştım.

http://yetkininseyirdefteri.blogspot.com/2010/03/yetkin-fotograf-makinesi-almak.html

fm olayına biraz daha fazla para ve zaman ayırabilecek arkadaşlarım içinde yazının devamını şuan yazıyorum. bu yazı fotoğraf çekme anında fm sının farklı özelliklerini kullanıp çekim keyfini daha fazla yaşamak isteyen arkadaşlarım için birkaç makineyi karşılaştıracağım. herzaman dediğim gibi "pahalı fm iyi fm demek değildir" önemli olan vizörden bakan gözdür. aşağıdaki inceleyeceğimiz fm'ları eski modeller olsada kanaatimce fotoğrafçılığı giriş için hem kesenizi fazla zorlamayacak hemde keyf-i nizi arttıracaklardır.

şimdi canon eos350d ve nikon d40 i sevgili kardeşim Bülent için mercek altına alalım.

















































çözünürlükte bu modeller arasında e0s 350 nikon d 40 a yaklaşık 2 mp sel geçirmiş durumda. gerçi yeni başlayan arkadaşlarımın megapixel mevzuuna fazlada takılmalarına gerek yok. çektiğiniz fotoğrafları bastırmak istediğinizde ne kadar büyüklükte fotoğrafın görünüm kalitesinin temelde etkileneceği ile ilgili bir konu ki biz amatörler için her iki fm sının çözünürlüğü yeterli.

nikon d40 a bulp özelliği görünmüyor. verdiği en uzun poz değerşi 30 sn. en başta ne dedik fm sının kullanacağınız özelliklerde olması çok önemli. bulp pozisyonunda fotoğrafın pozlanması sırasında siz deklanşöre 1 kere bastığınızda pozlama başlar ve siz tekrar ne zaman basarsanız o zaman pozlama sona erer. yanı poz süresi sonsuzdur. d40 bulp yok en uzun poz süresi 30 sn. bu dünyanın sonu değil ama gece manzara fotoğrafı, yıldız fotoğrafı, ay - yakamoz fotoğrafı çekmeyi hayal edenler için gerekli bir detay olabilir.

lcd ekran büyüklüğünde ve çözünürlüğünde canon eos 350 d geride kalıyor. dijital teknoloji sayesinde çektiğiniz fotoğrafı anında görüp istediğimiz müdaheleleri yapabiliriz. geniş ve iyi çözünürlükte bir lcd ekran hem rahat bir görüş hemde keyif katsayısını biz amatörler için arttıracaktır. benim burada paylaştıklarım amatörce pratikte kullanacağınız özellikleri. çekim kalitesi, renk doygunluğu ve keskinlik olarak incelemek isterseniz internette her iki fm ile çekilmiş tonla fotoğraf bulabilirsiniz.

geçtiğimiz yıllar içinde her iki markayıda kullandım. slr fm larının en güzel tarafı pozlama sırasında aynanın haraketiyle gelen fotoğraf çekme sesidir. canon un sesi ile nikonun sesi tamamen farklıdır. fırsatınız olursa hangi marka fm alırsanız alın bir elinizde tutup tartın, iki poz çekin, ev hayvanı gibi fm sının kendini size sevdireceğinden şüphem yok.

her iki fm sının şuan türkiye'de 2.el satış fiyat 700 ile 900 tl arasında değişiyor.

şimdiden keyifli çekimler temenni ederim. saygılar

15 Mayıs 2010 Cumartesi

çakır stüdyo açılıyor.

merhaba,

uzun zamandır güncelleme yapmadığımın farkındayım. yeni bir disipline giriyoruz. amatör stüdyo fotoğrafçılığı. dolayısıyla seyir defterimiz fotoğraf ağırlıklı bir hal alır. "stüdyo nerede diye sormayacak mısınız?" ahanda aşağıda.



saygılar yetkin.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

...


hayal ettiğim herşeyi gördüm bugün. istediğim hiçbirşeyi yaşamadım bugün.

saygılar.

2 Mayıs 2010 Pazar

Pazarsı...

resimdekiler; beyaz peynir, erik, rakı, çiköfte, rize masa örtüsü ( Etem baba'mın hediyesidir)

Pazar akşam üstüsünde, Don Kişot'un biraz gerisinde. Mikrofonun arkasında Yeti ve Bayan Dilara, hoperlörde Yiğit ve Bayan Zuli. daha ne olsun be ya.

Kafsinkaf


Merhaba a dostlar.Şu blog gördüğünüz gibi sadece hafta sonlarıgüncellenebiliyor. Bu da bendeniz Yetkinarkadaşınızın haftasonları dışında bir sosyal yaşantıya sahip olmaması, hattaolma isteğinin bile uzunca bir zaman önce ortadan kalkması yüzünden. Bu sen baharın gelişinin coşkusunu bile yaşayamadım. Bakın Mayıs oldu bile, ömür bitiyor, biz hala haydayız huydayız.

Çalışan insan ağlama klişelerine son verip geçen hafta Sermo biladerime hediye ettiğim kitaba geçiyoum. Kitabı bugün kahvaltıdan önce edindim. KSK Çarşı'ya yakın olan D&R'den aldım kitabı. Kitap hemen kasanın önünde Zippo çakmak standının yanında duruyordu. Tezgahtar kıza dedim "nasıl satıyor mu kitap?" Kız dedi "evet". "Yiğit Akın dedim kardeşim olur." İnsan böyle durumlarda bunu dile getirip bir gurur yaşamak istiyor. Ses tonumda adeta "senin hiç bi arkadaşın böyle bir kitap çıkardı mı?" edası vardı ki kız hiç umursamadan kitabı torbaya otomatik bir el haraketiyle koydu ve elime tutuşturdu. Sanırım duymamazlığa geldi. Ben de arkamı dönüp çıktım dükkandan. Bu arada kitap bence pahalı.

Evdeki Cumartesi kahvaltısı ardından, camın önünde divan üzerinde boru vaziyeti alıp kitabı son sayfasından incelemeye başladım. Ben dergileri sondan başlayarak okumayı seviyorum. Çok küçük yaşlarımdan beri mizah dergisi takip ederim. Fırt, Gırgır dönemlerini bilirim hatta pederizmin ciltli "Ustura" dergileriyle başladım denebilir. En arka iç kapakta amatör çizerlere yer verilir ve tadı başkadır. Mevcut alışkanlık zamanla tüm basılı materyallere yansıdı. Kitabı da tersten karıştırmaya başladım. Reklamların ardından beni kıtapta yazısı olan şahısların kısa biyografileri karşıladı. Mizahi yaklaşımları harika, herbirininkini okurken ayrı eğlendim.

Eleştiri yapmak bana düşmez. Biz hislerimizi yazarız.

Yiğit'in yazısı beni hiç şaşırtmayacak bir tarih dersi gibi olmuş. Gürbüz ve Yavuz Evlatlar isimli kitabını da bitirememiştim. Yazı allahtan çok uzun değil ve daha yöresel bilgiler içerdiği için merakla okudum, beğendim. Diğer yazıları henüz okumadığım için derleme dahilinde kitabın birlik bütünlüğü içinde ne konumdadır bilemem. Bu bahsettiğim konu önemli midir hiç bilemem. En çok Istanbul kulüpleri birleşsin Avrupa takımlarını yensin görüşü kesinlikle katıldığım, beni de yazı genelinde coşturan nokta oldu. Helal olsun.

Altuğ kardeşimin daha popülist tarzı ve konuşur gibi yazması bizim kafalara daha uygun tabii. Karşıyakalı olmayan, Karşıyakalılarla yeni tanışacak kişiler için öğretici bir bilgi kaynağıdır. Altuğ'un yazısında 35½, 35,5 olması gereken yerde kare işaretinin olmasına yuh diyorum. Ama kime? Iletişim Yayınlarına herhalde. Bir de yazıda ne "diaspora" demişsin be kardeşim. Önce dedim bu diaspora ne? Sonra benim anladığım gurbet demek herhalde. Ama diyebilirim ki ben 3 aylık diaspora kotamı doldurdum. Daha bi süre demem.

Son olarak kitap içerisinde emeği geçen tüm abilerime, arkadaşlarıma böyle bir derlemeyi hazırlayıp zaman harcayan güzel kardeşim Yiğit'e de teşekkür ederim.

Çok sevdiğim Algan Amcam da ne gurur duymuştur kardeşim. Hayatta olsa kitap hakkında ne derdi bilemiyorum. Kesin "çok güzel olmuş" falan değil kendi tarzında, yaramaz, komik, içten bir yorumu olurdu. Ne derdi bilemiyorum çünkü Algan Amca'nın ne diyeceği önceden asla kestirilemezdi. Onun kafası bir başka çalışır, hayata bir başka bakardı. Kendisini özlemle anarım.

saygılar