23 Nisan 2010 Cuma

Fethiye, 2008 photoshop yok, organik.

yetkin

Joe Satriani

Denizaltı

bugün seyir defterimizin ismine uyacak bir site adresi vermek istiyorum.







denizaltı ve denizaltıcılık hususunda bu kadar geniş içerik ve görseli Türkçe olarak bulabileceğimiz bir site daha olduğunu sanmıyorum. şimdi denizaltı ne alaka bilader diyenleri duyar gibiyim. merak işte.


bu arada siteye bağlandığınızda duyacağınız sonar sesini sayfanın sağ alt tarafından kapatabiliyorsunuz.


saygılar.

18 Nisan 2010 Pazar

Günün Karşıyaka Fotoğrafı


Çaykur Rize'ye 3 çekmemizin şerefine bu fotoğrafı paylaşayım didim. play of garanti mi ne?


Sığacık, Teos Park.


bu fotoğraf sığacıkta, teospark adında bir mekanın bahçesinden dün güneş işte oradayken çekildi. doğal ağaçlar arasında bu manzarayı izlerken biralarımızı içtik önden. hafif esen rüzgar arkamızdaki ormanın kokularını getiriyor, tam buna alışırken denizin kokusu birden akciğerlerimize nüfus ediyordu. o şehvetle 2 bira yuvarladım ki, devamını getirmedim. arabasız gidişiniz biraz sıkıntılı, konaklama olmadan arabasız gitmeyin derim. teospark girit mutfağına çok hakim bir izlenim veriyor. enginar, patlıcan ezme tattım. özellikle enginar süperdi. girit usulu köftelerimiz midemize indiği anda bayılmak üzereydik ki...

harika bir canlı müzük başladı. yemekler kadar lezzetli bir müzk ziyafeti çektik. grup ne çalsa harika çalacak bir grup havasında ki, bu adamların ne çaldığı gerçekten önemli değil. çaldıkları tüm eserleri çok istekli çaldıkları ortada.

müzik, yemekler, manzara!, servis, hesap on numara beş yıldız.

gidilir. saygılar efendim.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Kafsinkaf


Merhaba a dostlar, şu blog gördüğünüz gibi sadece hafta sonları birkaç güncellenebiliyor. bu da bendeniz yetkin arkadaşınızın haftasonları dışında bir sosyal yaşantıya vakıf olamaması hatta olma isteğinin bile uzunca bir zaman önce ortadan kaybolduğunu söyleyebilirim. bu sene baharım gelişinin coşkusunu bile yaşamadım. nisanın bugünü oldu bile. ömür bitiyor. biz hala hay dayı huydayız.çalışan insan ağlama klişelerine söz verip geçen hafta sermo biladerime hediye ettiğim kitabı bugün kahvaltıdan önce edindim. ksk çarşıya yakın olan d&r den aldım kitabı. kitap hemen kasanın önünde zippo çakmak standının yanında duruyordu. kıza dedim "nası satıyomu kitap?" kız dedi;"evet". "yiğit akın dedim kardeşim olur." insan böyle durumlarda bunu dile getirip haksız bir gurur yaşamak istiyor. ses tonumda adeta "senin hiç bi arkadaşın böyle bir kitap çıkardı mı a q?" edası vardı ki. kız hiç siklemeden kitabı torbaya otomatik bir el haraketiyle koydu ve elime tutuşturdu. sanırım duymamazlığa geldi. bende arkamı dönüp çıktım dükkandan. bu arada kitap bence pahalı.

evdeki cumartesi kahvaltısı ardından, camın önünde divanüzerinde boru vaziyeti alıp kitabı son sayfasından incelemeye başladım. ben dergileri sondan başlayarak okumayı seviyorum. çok küçük yaşlarımdan beri mizah dergisi takip ederim. fırt, gırgır dönemlerini bilirim hatta pederizmin ciltli "ustura" dergileriyle başladım denebilir. en arka iç kapakta amatör çizerlere yer verilir ve tadı başkadır. mevcut alışkanlık zamanla tüm basılı materyallere yansıdı. kitabı da tersten karıştırmaya başladım. reklamların ardından beni yazısı olan şahısların kısa biyografisi karşıladı. mizahi yaklaşımları harika. herbirininkini okurken ayrı eğlendim.

eleştiri yapmak bana düşmez. biz hislerimizi yazarız.

yiğit'in yazısı beni hiç şaşırtmayacak bir tarih dersi gibi olmuş. Gürbüz ve Yavuz Evlatlar isimli kitabını bitirememiştim. yazı allahtan çok uzun değil ve daha yöresel bilgiler içerdiği için olsa merakla okudum. beğendim. diğer yazıları okumadığım için derleme dahilinde kitabın birlik bütünlüğü içinde ne konumdadır bilemem. bu bahsettiğim konu önemlimidir hiç bilemem. en çok istanbulun kulüpleri birleşsin avrupayı hoplatsın görüşü kesinlikle katıldığım beni de yazı genelinde coşturan nokta oldu. helal olsun.

altuğ kardeşimin daha popülist tarzı ve konuşur gibi yazması bizim kafalara daha uygun tabii. karşıyakalı olmayan, karşıyakalılarla yeni tanışacak kişiler için öğretici bir bilgi kaynağıdır. altuğ nun yazısında 35½, 35,5 neyse olması gereken yerde kare işaretinin olmasna yuh diyorum ama kime? iletişim yayın evine herhalde. birde yazıda ne diaspora demişin be kardeşim. önce dedim bu diaspora ne? sonra benim anladığım gurbet demek herhalde. ama diyebilirim ki ben 3 aylık diaspora kotamı doldurdum. daha bi süre demem.

son olarak kitap içerisinde emeği geçen tüm abilerime, arkadaşlarıma böyle bir derlemeyi hazırlayıp zaman harcayan güzel kardeşim yiğit'e de teşekkür ederim.

Çok sevdiğim Algan Amcam'da ne gurur duymuştur kardeşim. Hayatta olsa kitap hakkında ne derdi bilemiyorum. kesin çok güzel olmuş falan değil kendi tarzında, yaramaz, komik, içten bir yorumu olurdu. Ne deri bilemiyorum çünkü Algan Amca'nın ne diyeceği önceden asla kestirilemezdi. O'nun kafası bir başka çalışır, hayata bir başka bakardı. Kendisini özlemle anarım.
saygılar

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bulutsuzluk Özlemi Yeni Albüm "Zamska"




















Albüm içeriği:

Mavi
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Rüzgar
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
İstanblues
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Bıktım Be
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları

Sisli Puslu
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Doğduğun Gibi
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Uzun Mi
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Evrenden Geçerken
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Yaşıyordu Şehir
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Yetmiyor Yetemiyor
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları
Zamska
Söz & Müzik : Nejat Yavaşoğulları

11 Nisan 2010 Pazar

dk

hafta sonu dk daydık. bahar gelmiş, börtü böcek uyanmış, etraf mis gibi dk kokuyordu. akşam üstü saat 18.00 gibi verilen start 00.00 lara kadar sürdü. hava dışarıda geceyi bitiremeyecek kadar soğuktu, gün batımında balkonda yemek yemeğe müsade etti. uzun zamandan sonra ihtiyacımız olan sakinlik dörtbir yanımızı sardı.


eve gelmeden önce şöyle bir yukarı viraja yürüdük. köy kahvesi bomboş görünüyordu. görünüyordu diyorum bizim çocukluğumuz sırasında en dolu olduğu haftaiçinden bir gün kadar doluydu.


yazın hafta sonları böyle tenha olduğu günleri, boş vakitleri ve yığınla eski anıyı hatırladım. duygulandım.


yanımda çiçekten çiçeğe uçan, güneşten aldığı ışıltıyı gülümsemesiyle yansıtan, çok güzel bir peri kızı vardı. sonra çiçeklerden en güzelini bana koklattı. kendisi çiçeklerden daha güzel kokuyordu.

4 Nisan 2010 Pazar

ispanyolcaya giriş


bu yayın dün itibarıyla Sevgili Dilara'cığımın hediyesi, hiç denemediğim ve inanmadığım bir metod. ama denemeye değer.