22 Mayıs 2010 Cumartesi

Riders on the Storm

http://vimeo.com/1441934

insan oğlu değişik. mesela uzun zamandır işe gidiyorum. son 2 senedir. sabah evden çıktığımda hava karanlık ve yağmurluysa mutlaka bu şarkıyı çalmaya başlıyorum. takıntı gibi oldu.
saygılar.

"Yetkin Fotoğraf Makinesi Almak İstiyorum"- 2

Sevgili arkadaşlar

daha önce fotoğraf makinesi(fm) almak isteyen arkadaşlarım için aşağıdaki yazıyı yayınlamıştım.

http://yetkininseyirdefteri.blogspot.com/2010/03/yetkin-fotograf-makinesi-almak.html

fm olayına biraz daha fazla para ve zaman ayırabilecek arkadaşlarım içinde yazının devamını şuan yazıyorum. bu yazı fotoğraf çekme anında fm sının farklı özelliklerini kullanıp çekim keyfini daha fazla yaşamak isteyen arkadaşlarım için birkaç makineyi karşılaştıracağım. herzaman dediğim gibi "pahalı fm iyi fm demek değildir" önemli olan vizörden bakan gözdür. aşağıdaki inceleyeceğimiz fm'ları eski modeller olsada kanaatimce fotoğrafçılığı giriş için hem kesenizi fazla zorlamayacak hemde keyf-i nizi arttıracaklardır.

şimdi canon eos350d ve nikon d40 i sevgili kardeşim Bülent için mercek altına alalım.

















































çözünürlükte bu modeller arasında e0s 350 nikon d 40 a yaklaşık 2 mp sel geçirmiş durumda. gerçi yeni başlayan arkadaşlarımın megapixel mevzuuna fazlada takılmalarına gerek yok. çektiğiniz fotoğrafları bastırmak istediğinizde ne kadar büyüklükte fotoğrafın görünüm kalitesinin temelde etkileneceği ile ilgili bir konu ki biz amatörler için her iki fm sının çözünürlüğü yeterli.

nikon d40 a bulp özelliği görünmüyor. verdiği en uzun poz değerşi 30 sn. en başta ne dedik fm sının kullanacağınız özelliklerde olması çok önemli. bulp pozisyonunda fotoğrafın pozlanması sırasında siz deklanşöre 1 kere bastığınızda pozlama başlar ve siz tekrar ne zaman basarsanız o zaman pozlama sona erer. yanı poz süresi sonsuzdur. d40 bulp yok en uzun poz süresi 30 sn. bu dünyanın sonu değil ama gece manzara fotoğrafı, yıldız fotoğrafı, ay - yakamoz fotoğrafı çekmeyi hayal edenler için gerekli bir detay olabilir.

lcd ekran büyüklüğünde ve çözünürlüğünde canon eos 350 d geride kalıyor. dijital teknoloji sayesinde çektiğiniz fotoğrafı anında görüp istediğimiz müdaheleleri yapabiliriz. geniş ve iyi çözünürlükte bir lcd ekran hem rahat bir görüş hemde keyif katsayısını biz amatörler için arttıracaktır. benim burada paylaştıklarım amatörce pratikte kullanacağınız özellikleri. çekim kalitesi, renk doygunluğu ve keskinlik olarak incelemek isterseniz internette her iki fm ile çekilmiş tonla fotoğraf bulabilirsiniz.

geçtiğimiz yıllar içinde her iki markayıda kullandım. slr fm larının en güzel tarafı pozlama sırasında aynanın haraketiyle gelen fotoğraf çekme sesidir. canon un sesi ile nikonun sesi tamamen farklıdır. fırsatınız olursa hangi marka fm alırsanız alın bir elinizde tutup tartın, iki poz çekin, ev hayvanı gibi fm sının kendini size sevdireceğinden şüphem yok.

her iki fm sının şuan türkiye'de 2.el satış fiyat 700 ile 900 tl arasında değişiyor.

şimdiden keyifli çekimler temenni ederim. saygılar

15 Mayıs 2010 Cumartesi

çakır stüdyo açılıyor.

merhaba,

uzun zamandır güncelleme yapmadığımın farkındayım. yeni bir disipline giriyoruz. amatör stüdyo fotoğrafçılığı. dolayısıyla seyir defterimiz fotoğraf ağırlıklı bir hal alır. "stüdyo nerede diye sormayacak mısınız?" ahanda aşağıda.



saygılar yetkin.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

...


hayal ettiğim herşeyi gördüm bugün. istediğim hiçbirşeyi yaşamadım bugün.

saygılar.

2 Mayıs 2010 Pazar

Pazarsı...

resimdekiler; beyaz peynir, erik, rakı, çiköfte, rize masa örtüsü ( Etem baba'mın hediyesidir)

Pazar akşam üstüsünde, Don Kişot'un biraz gerisinde. Mikrofonun arkasında Yeti ve Bayan Dilara, hoperlörde Yiğit ve Bayan Zuli. daha ne olsun be ya.

Kafsinkaf


Merhaba a dostlar.Şu blog gördüğünüz gibi sadece hafta sonlarıgüncellenebiliyor. Bu da bendeniz Yetkinarkadaşınızın haftasonları dışında bir sosyal yaşantıya sahip olmaması, hattaolma isteğinin bile uzunca bir zaman önce ortadan kalkması yüzünden. Bu sen baharın gelişinin coşkusunu bile yaşayamadım. Bakın Mayıs oldu bile, ömür bitiyor, biz hala haydayız huydayız.

Çalışan insan ağlama klişelerine son verip geçen hafta Sermo biladerime hediye ettiğim kitaba geçiyoum. Kitabı bugün kahvaltıdan önce edindim. KSK Çarşı'ya yakın olan D&R'den aldım kitabı. Kitap hemen kasanın önünde Zippo çakmak standının yanında duruyordu. Tezgahtar kıza dedim "nasıl satıyor mu kitap?" Kız dedi "evet". "Yiğit Akın dedim kardeşim olur." İnsan böyle durumlarda bunu dile getirip bir gurur yaşamak istiyor. Ses tonumda adeta "senin hiç bi arkadaşın böyle bir kitap çıkardı mı?" edası vardı ki kız hiç umursamadan kitabı torbaya otomatik bir el haraketiyle koydu ve elime tutuşturdu. Sanırım duymamazlığa geldi. Ben de arkamı dönüp çıktım dükkandan. Bu arada kitap bence pahalı.

Evdeki Cumartesi kahvaltısı ardından, camın önünde divan üzerinde boru vaziyeti alıp kitabı son sayfasından incelemeye başladım. Ben dergileri sondan başlayarak okumayı seviyorum. Çok küçük yaşlarımdan beri mizah dergisi takip ederim. Fırt, Gırgır dönemlerini bilirim hatta pederizmin ciltli "Ustura" dergileriyle başladım denebilir. En arka iç kapakta amatör çizerlere yer verilir ve tadı başkadır. Mevcut alışkanlık zamanla tüm basılı materyallere yansıdı. Kitabı da tersten karıştırmaya başladım. Reklamların ardından beni kıtapta yazısı olan şahısların kısa biyografileri karşıladı. Mizahi yaklaşımları harika, herbirininkini okurken ayrı eğlendim.

Eleştiri yapmak bana düşmez. Biz hislerimizi yazarız.

Yiğit'in yazısı beni hiç şaşırtmayacak bir tarih dersi gibi olmuş. Gürbüz ve Yavuz Evlatlar isimli kitabını da bitirememiştim. Yazı allahtan çok uzun değil ve daha yöresel bilgiler içerdiği için merakla okudum, beğendim. Diğer yazıları henüz okumadığım için derleme dahilinde kitabın birlik bütünlüğü içinde ne konumdadır bilemem. Bu bahsettiğim konu önemli midir hiç bilemem. En çok Istanbul kulüpleri birleşsin Avrupa takımlarını yensin görüşü kesinlikle katıldığım, beni de yazı genelinde coşturan nokta oldu. Helal olsun.

Altuğ kardeşimin daha popülist tarzı ve konuşur gibi yazması bizim kafalara daha uygun tabii. Karşıyakalı olmayan, Karşıyakalılarla yeni tanışacak kişiler için öğretici bir bilgi kaynağıdır. Altuğ'un yazısında 35½, 35,5 olması gereken yerde kare işaretinin olmasına yuh diyorum. Ama kime? Iletişim Yayınlarına herhalde. Bir de yazıda ne "diaspora" demişsin be kardeşim. Önce dedim bu diaspora ne? Sonra benim anladığım gurbet demek herhalde. Ama diyebilirim ki ben 3 aylık diaspora kotamı doldurdum. Daha bi süre demem.

Son olarak kitap içerisinde emeği geçen tüm abilerime, arkadaşlarıma böyle bir derlemeyi hazırlayıp zaman harcayan güzel kardeşim Yiğit'e de teşekkür ederim.

Çok sevdiğim Algan Amcam da ne gurur duymuştur kardeşim. Hayatta olsa kitap hakkında ne derdi bilemiyorum. Kesin "çok güzel olmuş" falan değil kendi tarzında, yaramaz, komik, içten bir yorumu olurdu. Ne derdi bilemiyorum çünkü Algan Amca'nın ne diyeceği önceden asla kestirilemezdi. Onun kafası bir başka çalışır, hayata bir başka bakardı. Kendisini özlemle anarım.

saygılar