2 Mayıs 2010 Pazar

Kafsinkaf


Merhaba a dostlar.Şu blog gördüğünüz gibi sadece hafta sonlarıgüncellenebiliyor. Bu da bendeniz Yetkinarkadaşınızın haftasonları dışında bir sosyal yaşantıya sahip olmaması, hattaolma isteğinin bile uzunca bir zaman önce ortadan kalkması yüzünden. Bu sen baharın gelişinin coşkusunu bile yaşayamadım. Bakın Mayıs oldu bile, ömür bitiyor, biz hala haydayız huydayız.

Çalışan insan ağlama klişelerine son verip geçen hafta Sermo biladerime hediye ettiğim kitaba geçiyoum. Kitabı bugün kahvaltıdan önce edindim. KSK Çarşı'ya yakın olan D&R'den aldım kitabı. Kitap hemen kasanın önünde Zippo çakmak standının yanında duruyordu. Tezgahtar kıza dedim "nasıl satıyor mu kitap?" Kız dedi "evet". "Yiğit Akın dedim kardeşim olur." İnsan böyle durumlarda bunu dile getirip bir gurur yaşamak istiyor. Ses tonumda adeta "senin hiç bi arkadaşın böyle bir kitap çıkardı mı?" edası vardı ki kız hiç umursamadan kitabı torbaya otomatik bir el haraketiyle koydu ve elime tutuşturdu. Sanırım duymamazlığa geldi. Ben de arkamı dönüp çıktım dükkandan. Bu arada kitap bence pahalı.

Evdeki Cumartesi kahvaltısı ardından, camın önünde divan üzerinde boru vaziyeti alıp kitabı son sayfasından incelemeye başladım. Ben dergileri sondan başlayarak okumayı seviyorum. Çok küçük yaşlarımdan beri mizah dergisi takip ederim. Fırt, Gırgır dönemlerini bilirim hatta pederizmin ciltli "Ustura" dergileriyle başladım denebilir. En arka iç kapakta amatör çizerlere yer verilir ve tadı başkadır. Mevcut alışkanlık zamanla tüm basılı materyallere yansıdı. Kitabı da tersten karıştırmaya başladım. Reklamların ardından beni kıtapta yazısı olan şahısların kısa biyografileri karşıladı. Mizahi yaklaşımları harika, herbirininkini okurken ayrı eğlendim.

Eleştiri yapmak bana düşmez. Biz hislerimizi yazarız.

Yiğit'in yazısı beni hiç şaşırtmayacak bir tarih dersi gibi olmuş. Gürbüz ve Yavuz Evlatlar isimli kitabını da bitirememiştim. Yazı allahtan çok uzun değil ve daha yöresel bilgiler içerdiği için merakla okudum, beğendim. Diğer yazıları henüz okumadığım için derleme dahilinde kitabın birlik bütünlüğü içinde ne konumdadır bilemem. Bu bahsettiğim konu önemli midir hiç bilemem. En çok Istanbul kulüpleri birleşsin Avrupa takımlarını yensin görüşü kesinlikle katıldığım, beni de yazı genelinde coşturan nokta oldu. Helal olsun.

Altuğ kardeşimin daha popülist tarzı ve konuşur gibi yazması bizim kafalara daha uygun tabii. Karşıyakalı olmayan, Karşıyakalılarla yeni tanışacak kişiler için öğretici bir bilgi kaynağıdır. Altuğ'un yazısında 35½, 35,5 olması gereken yerde kare işaretinin olmasına yuh diyorum. Ama kime? Iletişim Yayınlarına herhalde. Bir de yazıda ne "diaspora" demişsin be kardeşim. Önce dedim bu diaspora ne? Sonra benim anladığım gurbet demek herhalde. Ama diyebilirim ki ben 3 aylık diaspora kotamı doldurdum. Daha bi süre demem.

Son olarak kitap içerisinde emeği geçen tüm abilerime, arkadaşlarıma böyle bir derlemeyi hazırlayıp zaman harcayan güzel kardeşim Yiğit'e de teşekkür ederim.

Çok sevdiğim Algan Amcam da ne gurur duymuştur kardeşim. Hayatta olsa kitap hakkında ne derdi bilemiyorum. Kesin "çok güzel olmuş" falan değil kendi tarzında, yaramaz, komik, içten bir yorumu olurdu. Ne derdi bilemiyorum çünkü Algan Amca'nın ne diyeceği önceden asla kestirilemezdi. Onun kafası bir başka çalışır, hayata bir başka bakardı. Kendisini özlemle anarım.

saygılar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder